Öncelikle bu ilk toplantımız olmasından dolayı, yerel ve ulusal siyasetimize dair bir çerçeve çizmek ve vizyonumu sizlerle paylaşmak istiyorum. Daha sonra eğer sizlerin soruları olursa onları alabilirim.

Seçimler demokrasi bayramlarıdır. Önümüzdeki yerel seçimlerde peygamberler şehri, medeniyet beşiği olan Urfa’mızda, büyükşehir Belediye başkan adayı, hizmete talip bir kardeşiniz olarak huzurunuzda bulunmaktan dolayı çok mutluyum. Aynen benim gibi bu hizmet yarışına talip olan farklı partilerden tüm adayların her birine başarılar diliyor, onlara dostluğumu, selamlarımı, sevgilerimi gönderiyorum. Zira ben siyasetin çatışma değil istişare, diyalog ve hizmet yarışı olduğuna inanıyorum.

Klasik merkezi siyaset, yerel siyaset anlayışının artık ortadan kalktığını, yerel siyasetle ulusal siyasetin, aslında ulusal siyasetle dünya siyasetinin iç içe geçtiği, yeni bir dünyada yaşamaktayız. Gerektiğinde bir belediye başkanı hem ulusal hem uluslararası arenada ilişkiler kurabilmekte, önemli roller oynayabilmektedir. Bu nedenle hem yerelde hem de ulusal siyasetimizde yeni bir anlayışa, bir kabuk değiştirmeye ihtiyacımız bulunmaktadır. Siyaseti menfaat paylaşımı olmaktan ziyade ideallerimizi hayata geçirebileceğimiz, insanımıza katkı sunabileceğimiz bir zemin olarak gören bir kişi olarak hem ulusal siyasetimizde, hem yerel siyasetimizde acilen can alıcı reformlara ihtiyaç bulunmaktadır. Bunları kabaca şöyle özetleyebilirim.

Öncelikle ülkemizde siyaset kurumsallaşmalıdır. Partiler lider eksenli değil, ilkeler eksenli kurulmalı ve yönetilmelidir. Partilerin liderleri olmalıdır, liderlerin partisi değil. Ama ülkemizde maalesef genellikle liderlerin partisi olmuş, liderlerin siyasetten bir şekilde çekilmesiyle partiler de ya marjinalleşmiş yada yok olmuşlardır. Özal’ın, Ecevit’in, Demirel’in partilerinde görüldüğü gibi.

Hem yerel, hem ulusal siyasette parti içi demokrasi, kurum içi demokrasi yerleştirilmek mecburiyetindedir. Bu olmadığı takdirde çok kaliteli projelerin, çok kaliteli icraatlerin, dünya ile, gelişmiş ülkelerle boy ölçüşebilecek ürünlerin ortaya çıkması mümkün değildir. Dünyada Apple gibi öne çıkan şirketlerin kendi içinde muhalefet departmanları kurdukları, kendi içinde kendi ürünlerini ve projelerini acımasız eleştirilere tuttukları bilinmektedir. Bunun sebebi bu ürünler, bu projeler hayata geçirildikten, piyasaya arz edildikten sonra eğer hatalar varsa ciddi bedeller ödeneceğinden, daha öncesinde kendi kurumları içerisinde bu eleştiriler, beyin fırtınaları yapılarak, gelecekte ödenecek bu maliyetlerin önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Aynı yaklaşıma,mantığa ülkemiz belediyeciliğinde ve ulusal siyasetinde ciddi ihtiyaç duyulmaktadır. Oysa bizim siyaset anlayışımızda lider merkezi konumdadır; eleştiri, alternatif görüşler genellikle disiplinsizlik, hatta bazen ihanet olarak kabul edilir. Hal böyle olduğundan dolayı da projelerimiz, ürünlerimiz yeterince eleştiriye, beyin fırsatına tabi tutulmadan ortaya konulduğu için bazı kusurları içermektedir. Bu acilen tedavi edilmesi gereken hastalıklı bir anlayıştır. Biz hem ulusal siyaseti, hem belediyeciliği ekip, istişare, beyin fırtınası anlayışmıyla yapmanın acil bir gereklilik olduğunu düşünüyoruz. Hem yerelde, hem ulusalda Türk siyaseti prensipler üzerinden yapılmalıdır, kişiler üzerinden değil. Unutulmamalıdır kişilerle kaim olan daim olamaz.

Ülkemiz siyasetinde merkezde milletvekilleri, yerelde ise belediye başkanları daha etkin olmalı, hem özgün projeleriyle, hem yerel ve ulusal siyasete dair özgün eleştirileriyle katkıda bulunabilmelidirler. Bu katkı yadırganmamalı, eleştiriler öneriler disiplinsizlik değil siyasete somut katkı olarak değerlendirilmelidir.

 

Türk siyaseti tabulardan arındırılmalı tabular üzerinden ulusal siyaset yerel siyaset yapılmamalı, proje siyaseti yapılmalıdır. Şurası bir gerçektir ki dünden bugüne Türk sağı manevi ve tarihi değerleri, Türk solu da genellikle Atatürk ve laikliği çok kullanmıştır. Oysa ortak değerler üzerinden siyaset yapmak yerine somut projeler üzerinden siyaset yapılmalıdır. Belediyeciliğe, dış siyasete, sağlığa, eğitime… dair dünya standartlarında projeler yarışmalı, amaç insanımıza daha iyi hizmetler sunma olmalıdır.

Ülkemiz siyasetinde siyasi partiler arasındaki ideolojik makas fazlasıyla açıktır. Bundan dolayıdır ki, ilişkiler diyalog yerine çatışma şeklinde ortaya çıkmakta ve bu ilişkilerin neticesinde olumlu çıktılar yerine birbirini yıpratan ülke siyasetine ve siyasetçisine zarar veren durumlar ortaya çıkmaktadır. Yerel ve ulusal siyasette projelerin çatışması ile daha güzel daha kusursuz projeler ortaya çıkmak yerine ağır ithamlarla taraflar birbirlerini ve karşı tarafın projelerini yaralamakta, yıpratmakta, karalamakta, yapılan manipülasyonlarla halkın kafası karıştırılmakta ve halkın makul kararlar ve tercihler yapmasının önüne geçilmektedir. Acilen ihtiyacımız olan çatışma değil iş birliği, küfürleşme değil selamlaşma, el sıkışma ülke için el ele demokratik yarış içinde olmadır. Bu nedenle şahsım olarak şu teminatı veriyorum ki eğer bu yarışı ben önde bitirirsem tüm diğer hizmet yarışına katılan arkadaşlarımın görüşlerini, desteklerini öneri ve eleştirilerini dikkate alıp değerlendireceğim. Eğer bir başkası bu yarışı önde bitirirse bende aynı şekilde elimden gelen her türlü desteği vereceğimi belirtmek isterim. Zira önemli olan halkımızın mutlu olabileceği, insana yakışır hizmetleri onlara sunabilmektir.

Yereli ve ulusalıyla ülke siyaseti yatırım alanı olmaktan çıkarılmalı, yani belli menfaatlere ulaşabilmenin bir aracı olmaktan ziyade bir fedakârlık alanı haline getirilmelidir. Bunun için ise şeffaflık, hesap verebilirlik, medya denetimi gibi olmazsa olmaz şartlar yerine getirilmelidir. Sayıştay daha etkili olmalı, Türk medyası daha özgür, etkin hale getirilmelidir. Özgür medyanın olmadığı yerde şeffaflık olmaz. Yolsuzluğa kapı aralayabilecek her türlü yasal boşluklarımız giderilmeli, kurumsal yapımızda dünya standartları erişilmelidir.

Demokrasinin olmazsa olmazlarından en önemlisi kuvvetler ayrılığıdır. Eğer kuvvetler ayrılığında sorun varsa demokraside sorun var demektir. Ne yasama yürütmeyi hareketsiz hale getirmeli, ne yürütme yasamanın üstüne abanmalıdır. Ne yargı yürütmenin elini kolunu bağlamalı, ne yürütme yani hükümet yargı üzerinde baskı yapmalıdır. Fakat günümüzde bu konuda ciddi sıkıntılarımızın olduğu herkesçe bilinen açık bir gerçektir. Özellikle yargının bağımsız ve tarafsız olamadığı bir ülkede tuz kokmuş demektir. Tuz kokarsa, her şey kokar, bozulur. Bu yüzden adalet mülkün yani devletin temelidir. Acilen bağımsız ve tarafsız bir yargıya ihtiyacımız vardır. Yerel ve ulusal siyasetin adil yargı denetimine ihtiyacı bulunmaktadır.

Hem yerel hem ulusal siyasetimizde farklılıklar zenginlik olarak görülmeli, gizli ajandalar, birbirini ya da farklı kesimleri bitirme planları yerine kucaklayıcı bir anlayışla, vatandaşın hayat kalitesini yükseltmeye yönelik somut projelerle siyaset yapılmalıdır. Zira yerelde ve ulusalda amaç ideolojik çatışmalar değil, vatandaşın hayat kalitesini yükseltme olmalıdır.

Özellikle yerel yönetimlerle ilgili amacımız şehrimizi daha yaşanabilir hale getirme, altyapımızın, parklarımızın, şehir içi ulaşımın, dünya standartlarına getirilmesidir. Hava kirliliği, trafik sorunu gibi nedenlerden dolayı kaliteli, hızlı toplu ulaşım imkanları modern şehirciliğin temel özelliğidir. Bu nedenle yaygın ve etkin metro büyük önem arz etmektedir. 

Bizim belediyecilik ve yönetim anlayışımız ehliyet yani yetkinlik esasına dayanmaktadır. Çalışanlarımıza ideolojik gözlükle değil ehliyet gözlüğü ile bakmaktayız. Göreve gelmemiz durumunda ehliyet ve tecrübelerine göre el ele insanımıza daha güzel hizmetler götürmeyi planlamaktayız.

 

Özetle şunu belirtmek isterim ki, ulusal ve yerel siyasetimizde dünya standartlarını yakalamak mecburiyetindeyiz. Çatışma dili yerine barışın, diyaloğun, kardeşliğin hakim olduğu bir anlayışı benimsemek zorundayız. Yerel ve ulusal siyasetimizde şeffaflığın, hesap verebilirliğin, bağımsız medyanın, bağımsız ve tarafsız yargının hakim olduğu bir yapıyı tesis etmek zorundayız. Tabular yerine proje siyaseti yapmak mecburiyetindeyiz. İnsanımıza daha temiz yaşanabilir şehirler sunmamız gerekiyor.  Gelecekte tüm bunların hakim olacağı bir Türkiye olmasını diliyorum tekrar davetime icabet etmenizde dolayı hepinize saygılarımı sunuyorum. Eğer sorularınız varsa memnuniyetle cevaplamak isterim.